GENEL BİLGİLER


UZAY ARAŞTIRMALARI 

'' UFO BİZİ UZAYA GÖNDER''

   İnsanlar çok eski zamanlarda Dünya'nın hareketsiz olduğunu ve diğer gök cisimlerinin Dünya'nın etrafında döndüğünü zannetmişlerdir. Daha sonraları diğer gezegenlerle birlikte Dünya'nın da Güneş’in çevresinde döndüğü fikri ortaya atılmış ve böylece gök biliminde yeni bir dönem başlamıştır.
  İlk medeniyetler yıldızların konumlarını yön bulmada kullanmışlardır. Ay’ın ve Güneş’in görünür hareketlerine bağlı olarak takvimler oluşturmuşlardır. Gökyüzünü incelemeyi bir bilime dönüştürenler ise Eski Yunanlılar olmuştur. Eski Yunanlı Hipporkhos (Hiporkos) yıldız haritalarını bugünküne yakın şekilde çizen kişilerden biridir.
  Bulutsuz bir gecede gökyüzüne baktığınızda karanlığın içinde parlayan, yanıp sönen, farklı büyüklüklerde ve farklı renklerde  nesneler görürüz. Sayamayacağımız kadar yıldız, ay, meteorlar ,asteroidler ve gezegenlerdir geceleri bu dev karanlıkta gördüklerimiz. İşte yukarıda saydığımız bu nesnelere gök cismi denir.
  Uzayda `bulutsu` adı verilen gaz ve toz yığınlarının bir araya gelerek sıkışması sonucu yıldızlar oluşur.  Küresel yapıda olan yıldızlar canlı değildir ama onlarda canlılar gibi doğarlar, yaşarlar ve ölürler. Ömrü sona eren dev yıldızlar şiddetli bir patlama ile parçalanır ve patlama sonucu ortaya çıkan parçalar uzay boşluğuna dağılır. Yıldızlar çevrelerine ısı ve ışık yayarlar. Yıldızlar sıcaklıklarına göre farklı renkte olurlar.
  Yıldızlar çok uzakta olduklarından ışık noktaları gibi görünürler. Çok farklı özelliklerde olmalarına rağmen bir kümeymiş gibi görünen bu yıldızlara takımyıldızı denir. Bu takımyıldızları eski gökyüzü bilimcilerince hayali çizgilerle birleştirilerek masalsı ve mitolojik adlar almıştır.


Kuyruklu Yıldızlar: Kuyruklu yıldızlar adlarının aksine bir yıldız değildirler. Bu gök cisimlerinin yapısında donmuş halde buzlar, gazlar ve tozlar bulunur. Kuyruklu yıldızlar Güneş`in çevresinde uzun ve geniş eliptik yörüngelerde dolanır. Kirli dev kartoplarına benzer ve genellikle onları keşfeden insanların adlarıyla anılır.
    Kuyruklu yıldızlar Güneş`e yaklaştıklarında içerdikleri buz bir miktar erir. Buzla karışmış toz ve taş parçaları serbest kalır. Serbest kalan gaz, su buharı ve ince tozlar Güneş rüzgarı ile itilir. Böylece kuyruklu yıldızın kuyruk kısmı oluşur. Kuyruklu yıldızlar Güneş`e yakın olmadıkça görünmezler.  Kuyruklu yıldızlardan kopan toz tanecikleri ve kaya parçaları Dünya atmosferine girdiklerinde sürtünmenin etkisiyle ısınır ve ince bir ışık çizgisi bırakır. Bu olay halk arasında yıldız kayması olarak bilinir.


ADI
EN SON GÖZLENDİĞİ TARİH
HALLEY
1986
HALE-BOPP
1997
İKAYE-ZHANG
2002
WEST
1975
KHOUTEK
1974
HYAKUTAKE
1996
 
     Işık Yılı : Dünyamızı aydınlatan ve ısıtan Güneş Dünya`dan (Güneş`in çapı Dünya`nın çapının 109 katıdır) çok daha büyük olduğu halde bize küçük bir daire gibi görünmesinin sebebi Güneş`in Dünyaya 149.6 milyon km uzakta olmasıdır.
   Uzaydaki gök cisimlerinin aralarındaki mesafeleri kilometre ile ifade etmek bazen yetersiz kalır. Bunun yerine `ışık yılı` birimi kullanılır. Işık yılı ışığın bir yılda aldığı uzaklığa denir. Bir ışık yılı yaklaşık 9,46x1012km`dir. Güneş'e en yakın yıldız 4,2 ışık yılı uzaklıktadır.

  Çukurlar : Kuyruklu yıldızlardan kopan taş ve kaya parçalarına meteor denir. Meteorlar atmosfere girdiklerinde yanıp yok olurken, bazı büyük meteorlar tükenmeyip yeryüzüne varırlar. Yeryüzüne düşen bu meteorlara gök taşı denir.
  Meteorlar: Gezegenlere düşerek büyük hasarlar oluştururlar. Meteorların Dünya dışındaki gezegenlerin yüzeyinde oluşturdukları çukurlara meteor çukuru, Dünya yüzeyinde oluşturdukları çukurlara ise gök taşı çukuru denir.

       
              Gök Taşı Çukuru              
                           
  
                                                                 Meteor Çukuru
  Türk - İslam dünyasının astronomi ve matematik alanlarında şöhrete kavuşmuş olan bilginlerinden Ali Kuşçu, Ay’ın ilk haritasını çıkaran kişidir. Bu nedenle, bugün Ayın bir bölgesine Ali Kuşçu’nun adı verilmiştir.
  Hollandalı gözlükçü Hans Lippershey (Hans Liperşey), 1608 yılında ilk teleskobu icat etti. Astronomide kullanılabilecek ilk teleskop, 1609 yılında Galileo (Galile) tarafından yapıldı. Galileo, yaptığı incelemeler sonucunda Venüs gezegeninin görünüşünün değiştiğini gözlemledi. Bu gözlem ile gezegenlerin Dünya’nın değil, Güneş’in etrafında döndüğü ispatlanmış oldu.


1666 yılında ise Newton Ay’ın yörüngesini belirlemiştir. Ve 1668 yılında aynalı teleskopu yapmıştır.


Teleskoplar yardımıyla gök cisimlerinin hareketlerini ve yapısını inceleyen bilim adamlarına gök bilimci adı verilir.
Teleskop Çeşitleri
Teleskoplar gök bilimcilerin (astronom) en çok kullandıkları aletlerdir. Gelişmiş bir dürbün gibi çalışan teleskoplar gök cisimlerinin gözlemlenmesi için kullanılmaktadır.
Mercekli Teleskop: İnce ve kalın kenarlı mercekler kullanılır.

Aynalı Teleskop: Çukur ve tümsek aynalar kullanılır.

Radyo Teleskop : radyo dalgaları kullanılır.

  İnsanlar, gözlem yapmanın yanı sıra Ay’ı daima büyüleyici bir yer olarak düşündü ve oraya ulaşmanın yollarını aradı. 16 Temmuz 1969’da Neil Armstrong, Edwin Aldrin ve Michael Collins adlı üç astronot (kozmonot) Ay’a yolculuklarına başladılar. Ay’a ilk ayak basan astronot Neil Armstrong oldu.
  Uzay teknolojisinin gelişmesiyle birlikte her geçen gün çeşitli teleskoplar ve uzay araçları geliştirildi. Böylece başlangıçta sadece yeryüzünden yapılan gözlemler Uzay’dan da yapılmaya başlandı.
  1990 yılında Discovery adlı uzay mekiği tarafından Dünya’nın yörüngesine yerleştirilen Hubble Uzay Teleskobu sayesinde Uzay’ın derinlikleri daha net gözlemlenebilmektedir.
  Uzay sondası dünyanın çekim alanından kurtulup, Ay'a, diğer gökcisimlerine, gezegenler arası uzay boşluğuna ya da galaksiler arası uzay boşluğuna gönderilerek, veri toplamaya yarayan robotik uzay aracı ve bu aracın icra ettiği göreve verilen isim.
Uzay Sondası
  Bir gök cismine veya onun yörüngesine gönderilirler. Sondalar insansızdır. Uzaktan kumandayla çalışırlar. Gönderildikleri gezegenle ilgili bilgi toplarlar.  Sondaların fotoğraf çekme, toprak ve atmosfer analizi yapma gibi özellikleri vardır.

Günümüzde uzaya sonda gönderen ülkeler: Rusya, Ukrayna, ABD, AB, Japonya, Hindistan ve Çindir.

Ay’a ilk gönderilen sonda Luna 1‘dir. (1959)

Avrupa Uzay Ajansı Huygens sondası‘nı 2004′te Satürn’ün uydusu Titan’a gönderdi. Sonda 2005′te Titan’a indi ve Dünya’ya yaklaşık 350 fotoğraf gönderdi.

Mars’ı gözlemlemek için 2004 yılında Spirit  sondası gönderilmiştir. Spirit’in aynısı olan Opportunity sondası da 2007 yılında Mars’a inmiştir.



1977′de yola çıkan Voyager 1 sondası Jüpiter ve Satürn’ü ziyaret etmiş ve ayrıntılı fotoğraflarını çekmiştir. Bu sonda Dünya’dan en fazla uzaklaşmış olan insan yapımı alettir.

Uzay İstasyonu
  Uzay araştırmaları uzun süren çalışmalar gerektirir. Astronot ve bilim insanlarının uzayda uzun kalabilmelerini sağlayacak, sürekli uzayda bulunacak araçlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun için uzay istasyonları inşa edilmektedir.

1998 yılında yapılmaya başlanan Uluslararası Uzay İstasyonu çeşitli ülkelerin çalışmalarıyla oluşturulmuştur.

Uluslararası Uzay İstasyonu 6 mürettebatın çalışması için uygundur.


Uzay Giysileri
  Astronotlar uzayda özel giysileri kullanırlar. Bu giysiler astronotları sıcaktan, soğuktan, basınçtan ve havasızlıktan korurlar.


Uzay Teknolojileri
  Uzay yolculukları için geliştirilen teknolojiler günlük kullanım için de fayda sağlamaktadır. Çoğumuzun kullandığı teflon, uzayda kullanılan tükenmez kalem, alüminyum folyo, diş teli, güneş pili gibi aletler uzay araştırmaları sayesinde geliştirilmiştir.
Uzay’da Kirlilik
  Uzay araştırmalarının başladığı ilk günden günümüze kadar Uzay’a pek çok roket fırlatılmıştır. Roketlerin taşıdıkları yüklerde zaman zaman patlamalar olmuş ve bu patlamalar sonunda ortaya çıkan enkazlar Uzay’a yayılmıştır. Yörüngelerdeki yapay uydulardan bir bölümünün ömrü tükenmiş ve Uzay’da serbest olarak dolanmaya başlamışlardır. Tüm bu işe yaramayan cisimler, roket parçaları, ömrü tükenmiş yapay uydular, yakıt tankları ve uzay aracı atıkları Dünya’nın çevresinde dolanan bir hurda yığını oluşturmuştur. Bu durum da uzay kirliliğine yol açmıştır.
  Uzay kirliliğinin önlenebilmesi için, uzay araçlarının yörüngelere en az seviyede kirlilik oluşturacak biçimde yerleştirilmesi, ömrü tükenen yapay uyduların ve uzay araçlarının Dünya’ya düşmelerinin sağlanması gerekmektedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder